Cumartesi, Nisan 27, 2024
Blog

Arıcılık Nedir ?

Genel anlamda arıcılık, bir amaç doğrultusunda “Arıları Kullanabilme ve Yönetebilme Sanatı” olarak adlandırılabilir. Teknik arıcılık için bilgi ve tecrübeye ihtiyaç vardır. Aksi halde, bilgi ve tecrübe olmadan teknik arıcılık hatta sıradan bir arıcılık bile yapmak mümkün değildir. Arıcılığa başlamadan önce arı ailesi (koloni), aile bireyleri ve koloninin yaşam düzeni ile arıcılığı ilgilendiren diğer konularda bilgi sahibi olunmalıdır. Bilgi ve tecrübeden yoksun yapılacak arıcılık ekonomik kazanç bir yana, başarısızlıkla sonuçlanır. Arıcılığın tarihçesi insanların mağara hayatı yaşadığı on binlerce yıl öncesine kadar gitmektedir. M.Ö. 7000 yıllarına ait mağaralara çizilen resimler, çok eski tarihlere ait arı fosilleri ve benzeri tarihi buluntular bu görüşü doğrulamaktadır. İlk insanlar doğal olarak ağaç kovukları ve kaya oyuklarına yuvalanan oğulları öldürerek ballarından yararlanmışlardır.

Tarihi gelişim içinde taş devrinden itibaren; önce mantar ve ağaç kütükleri sonra da toprak ve kilden yapılmış kaplar kovan olarak kullanılmış ve zamanla bugün kullanılan kovanlar geliştirilmiştir. Gerçek arıcılık, insanların ağaç kovukları içinde yuvalanan arıları öldürmeden bir miktar bal almaları ve bir miktar balı da arılara bırakmaları ile başlamıştır. Arıların gen merkezlerinin Orta-Doğu ülkeleri olduğundan arıcılığın ortaya çıkması bu ülkelerde olmuştur. Bununla birlikte M.Ö. 1300 yıllarına ait olduğu sanılan ve Hititler devrinden kalma Boğazköy’deki taş yazıtlarda arılardan bahsedilmesi arıcılığın Anadolu’da da çok eski tarihlere dayandığını göstermektedir.

Son birkaç yüzyıl öncesine kadar çok uzun bir süre ilkel olarak yapılan arıcılık, bir çok bilimsel buluş ve gelişmelerin ışığında günümüz arıcılığına kadar gelişme süreci yaşamıştır. Günümüz arıcılığına gelinmesinde; 1787 yılında ana arının havada çiftleştiğinin tespiti, 1845 yılında arı üreme biyolojisinin izahı, 1851 yılında çerçeveli fenni kovanın keşfi, 1857 yılında temel petek kalıplarının bulunuşu, 1865 yılında bal süzme makinesinin icadı, 1882 yılında larva transfer yöntemiyle ana arı yetiştirme tekniğinin keşfi ve 1926 yılında ana arılarda yapay döllemenin bulunuşu gibi icatlar katkıda bulunmuştur. Meslek Standartları Kurumunun tanımına göre; Arıcı, kendi başına ve belirli bir süre içerisinde, arılı kovan hazırlama, ana arı, oğul arı ve arı ürünleri üretme, arı kolonisinin bakım, beslenme, arı ürünleri hasadı, arıcılık araç, gereç ve ekipmanlarının bakım ve onarım işlemlerini yapma bilgi ve becerisine sahip nitelikli kişidir. Arıcı, işletmenin genel çalışma prensipleri doğrultusunda, araç, gereç ve ekipmanları etkin bir şekilde kullanarak, işçi sağlığı, iş güvenliği ve çevre koruma düzenlemelerine ve mesleğin verimlilik ve kalite gerekliliklerine uygun olarak, belirlenmiş görev ve işlemleri yerine getirir.

Türkiye bitki varlığı bakımından dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır. Tüm Avrupa kıtasında 12.000 dolayında bitki türü varken Türkiye’de 10.000 dolayında bitki türü bulunur Dünyada yetişen ballı bitkilerin ¾ ü Türkiye’de yetişmektedir. Modern tarımın önemli dallarından biri olarak kabul edilen arıcılığı, yurdumuzun hemen her yerinde başarıyla yapmak mümkündür. Yaşadığımız coğrafyanın iklimi ve bitki örtüsü özellikleri, arıcılıktan verimi yüksek sonuçlar alınmasına olanak sağlayacak niteliktedir. Arıcılık az bir sermaye ve emekle yapılmaya çok uygun bir uğraştır. İsteyen herkes evinin bahçesinde komşularına zarar vermeden 2-3 kovana bakabileceği gibi, işe ticari boyut katıp bu sayıyı rahatlıkla 30-50 kovana çıkartabilir. Bu özelliğinden dolayı, bir ailenin geçimini sağlayan ana uğraş olabileceği gibi, diğer işlerin yanında ek gelir sağlayan yardımcı bir faaliyet olarak da rahatlıkla yapılabilir. Arıdan elde edilen bal, balmumu, polen ve diğer ürünler ülke ekonomisine önemli girdiler sağlar. Bu ürünlerin besin olarak tüketilmesinin sağlıklı yaşam ve dengeli beslenme konusuna olan katkıları da herkesçe bilinir.

Arıcılığın tarım açısından en büyük önemi ise, bitkilerin tozlaşmasında (polinasyonda) oynadığı roldür. Polen toplamak için çiçekten çiçeğe gezen arı, bitkilerin doğal yoldan döllenmesine yardımcı olur. Yapılan araştırmalara göre arının bu fonksiyonu yaklaşık olarak üründe % 40 verim artışı sağlar. Yurtdışında birçok meyve bahçesi sahibi tozlaşma döneminde bahçesi için arı kovanı kiralar. Buralarda arıcılar bu işten gelir elde eder. Bir arı kolonisi diğer tarımsal üretim dallarında olduğu gibi sürekli bakım istemez. En azından sabah akşam, yem, su, gübre vs. istemez. Belli dönemlerde birkaç saati alacak bir bakım işlemi, sağlıklı arı kolonilerine sahip olmak için yeter  de artar bile. Ancak en çok gereksinim duyduğu su arılığın önünden eksik edilmemelidir. Aksi takdirde arı kolonisi su bulmak için komşularımıza zarar verebilir. Arıcılık ayrıca büyük uzmanlıklar gerektirmez, kolaylıkla öğrenilebilir. Zaten arıcıların en büyük meziyetlerinden birisi de bildiklerini başkalarına öğretme arzusudur. Arıcılık yapmaya karar veren herkes, bu işi bilenlerin yardımlarıyla kısa zamanda arıcılık faaliyetinin ince ayrıntılarını öğrenmeye başlar. Arıcılığın çok önemli bir uğraş olduğu, bu işe gönül verenler tarafından sıklıkla vurgulansa da maalesef ülkemizde bu alanla ilgili gerekli ve yeterli yatırımlar önemsenerek yapılmamaktadır. Bilindiği gibi bütün dünyada sentetik katkı maddeleri içermeyen doğal gıdalara karşı büyük bir ilgi oluşmaya başlamıştır. Arıcılık hiçbir teknolojik yatırım yapmaya gerek kalmadan kendiliğinden katkısız ve doğal gıda üreten bir sistemdir. Bu yüzden ekonomik değeri önümüzdeki yıllarda kendiliğinden artacaktır.

Her canlı gibi arılar da yaşam sürekliliği için besine ihtiyaç duyarlar. Doğanın bir bağışı olarak arılar temel besin ihtiyaçlarını; nektar (bal özü), salgı (basra) ve polenden karşılarlar. Ancak kimi zaman bu besin kaynaklarının yeterli olmadığı durumlarda teknik arıcılığın gereği olarak arıların beslenmesi gerekir. Genel olarak, koloniler erken ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde beslemeye ihtiyaç duyarlar. İlkbahar beslemesi 1/1’lik şeker şurubu (1 ölçek su ve 1 ölçek şeker) ile yapılırken sonbahar beslemesi 1/2’lik şeker şurubu (1 ölçek su ve 2 ölçek şeker) ile yapılır. Erken ilkbahar döneminde yapılan beslemedeki amaç; bu dönemde nektar kaynakları sınırlı olduğundan koloni ihtiyacının karşılanması ve ana arının yumurtlamaya teşvik edilmesidir. Bu dönemde yapılan şeker şurubu beslemesi koloninin hızlı gelişmesine büyük katkıda bulunur. Sonbahar beslemesi ise, arıların kış ihtiyacı için kolonide yeterli besinin bulundurulması için yapılır.

Şeker şurubu veya bal yanında koloninin diğer önemli besin ihtiyacı polendir. Kolonide yeterli polen yoksa; koloni gelişemez, yavrular beslenemez ve işçi arılar arı sütü salgılayamazlar. Bu nedenle kolonilerde her dönemde yeterli polen stoku bulunmalıdır. Doğada polen kaynaklarının kıt olduğu dönemlerde (genellikle erken ilkbahar ve sonbaharda) polen ihtiyacının takviye edilmesi ve karşılanması yönüyle, KEK ile besleme yapılır.Türkiye çam balı üretiminin % 20-25’ni İzmir, Aydın, Çanakkale, Antalya illerimizin sahil ve sahile yakın yerleşim birimlerinden ve % 75-80’ini Muğla ilindeki kızıl çam ormanlarından karşılanmaktadır. 385 orman köyünün 260 adetinde basralı çam ormanı bulunmaktadır. Muğla ormanlarının % 14,46’sına tekabül eden 60,000 hektarlık bir alanda çam balı üretilmektedir. Çam balı üretimi Temmuz ayı sonunda başlayarak sahillerde Nisan sonuna yükseklerde 15 Mayısa kadar devam eder. Ağustos, Eylül, Ekim ve Kasım aylarında yoğun çam balı üretimi yapılır. Çam balı üretim alanları bölgesel olmasına rağmen üretimi ülkeseldir. Ülkemizin tüm arıcıları bu alanlardan faydalanmaktadırlar.

Profesyonel ve teknik arıcılıkta flora (bitki örtüsü) takibi ve buna bağlı olarak kolonilerin gezdirilmesi önemli bir kuraldır. Gezginci arıcılık yapılmadan sabit arıcılıktan gelir sağlamak mümkün değildir. Türkiye, bulunduğu iklim kuşağı yönünden olsun, nektar ve polen üreten doğal ve kültür bitkileri zenginliği yönünden olsun arıcılık yapmaya çok elverişlidir. Flora takibi ve gezginci arıcılık iyi planlandığı ve bilgili hareket edildiği taktirde arıcıya çok büyük gelir sağlar. Bu iş için her şeyden önce, kolay taşınabilir, çok iyi havalandırmaya sahip modern kovanların kullanılması şarttır.

Nektar ve polen kaynaklarının seçiminde; bol miktarda ve uzun süre nektar ve polen veren bitkilerin bulunduğu yöreleri araştırmak işin esasıdır. Yonca, korunga, fiğ, üçgül, kekik, adaçayı, geven, karagan (karabaş), kuş dili (biberiye), ballıbaba, pamuklu, püren, hardal, oğul otu, pamuk, ayçiçeği, kestane ıhlamur, akasya, okaliptus, turunçgiller (narenciye), elma, kiraz, badem ve genellikle Ege Bölgesi kıyı şeridinde bulunan basralı çamlar arıcılık yönünden önemli bitki türlerinden bazılarıdır. Arıların konulacağı yerler olarak; rüzgar almayan, trafiği yoğun ana yollardan ve zirai mücadele ilaç uygulanan alanlardan uzak yerler seçilmelidir. Gezginci arıcılığın ve flora takibinin esasını oluşturan arı nakilleri sırasında; yeterli havalandırma sağlanmalı, özellikle sıcak günlerde taze örülmüş peteklerin eski peteklere göre daha kolay kırıldığı unutulmamalıdır. Nakil sırasında ballı tek bir peteğin dahi kırılması koloninin ölümü olacağından özellikle yaz aylarında taze örülmüş ballı peteklerle nakil yapılmaması, nakil zorunlu ise taze ve ballı peteklerin koloniden alınarak nakillerin mutlak surette geceleri yapılması uygundur.